31 Mart 2008 Pazartesi

Salamis Harabeleri


Enkomi halkının hayat izleri

Salamis deniz kıyısında alabildiğine rüzgarlı bir yer. Oğlum yüzünden çok rahat gezemedim. Çok rüzgarlıydı. Bence çok fazla kalıntı yok. Ben Saint Barbanas’ın doğduğu yer olduğu için büyük bir merakla gittim. Ama yinede Gazimagusa’ya giderseniz görmeden geçmeyin.
Salamis’in geçmişi İ.Ö. 11.yy.’a kadar uzanmakta. Enkomi halkı büyük bir deprem geçirdikten sonra buraya göçmüş ve Salamis’i kurmuş. Salamis zengin bir liman devleti haline gelmiş çok şatafatlı dönemler yaşamış. Şuanda bulunan kalıntılar Roma dönemine ait. İ.S. 1 ve 4. yy’da Salamis’in en büyük düşmanı depremler olmuş. Depremlerden sonra Bizans İmparatoru Konstantius (337-361) kenti yeniden inşa ettirmiş ve adını Konstantiya olarak değiştirmiş. Fakat limanın giderek dolması, doğal yıkımlar ve Arap korsanlarının akınları Salamis’in sonunu getiren etkenler olmuş. 648 yılında bir korsan akımından sonra Salamis halkı kenti terkederek başka bir yere göçmüş ve oraya yerleşmiş.

21 Mart 2008 Cuma

Girne (Kyrenia)

Girne yat limanı gece...





Kıbrıs’a gittiğimizin ertesi günü gezmeye başladık. Eh kısa da sürse yolculuk yolculuktu ve yorgunluğu oluyordu. Kıbrıs’ın en güzel şehri derler Girne için. Gerçekten öyleymiş. Çok güzel bir tatil beldesi. Girnede kaldığımız için haliyle gezmeye Girne’den başladık ve ilk durak Girne Limanıydı. Eşsiz güzellikteydi. Aylardan Kasımdı, sessiz ve sakindi ama benim ruhuma huzur verdi. Bayıldım.




20 Mart 2008 Perşembe

Girne Kalesi

Venediklilerden bize kalan....
Limanı gezdikten sonra hemen yanı başındaki kaleye gittik. Ve evet çok güzeldi. Canlandırmalar çok etkileyiciydi. Kale iyi korunmuştu. Kaleden görünen Girne Liman manzarası harikaydı. Karşı kıyıda o gün o kadar güzel gözüküyordu ki. El salladım. Görenlere selam olsun.
Kale limana olduğu gibi hakim. Ve liman manzarası mükemmel. Kesin olarak ne zaman inşa edildiği bilinmiyor. Kalıntılardan kalenin M.S. 7. yy’da Kıbrıs’a yapılan Arap akınlarına karşı Girne’yi savunmak amacıyla Bizanslar tarafından inşa edildiği biliniyor.
İlk inşa edildiğinde küçük olan Girne Kalesi (1208-1211) yılları arasında Lüzinyan Kralı John d’İbelin tarafından geliştirilmiş. 1373’te Ceneviz saldırılarından dolayı büyük tahribata uğramış.
Kalenin içinde 1100'lü yıllarda yapıldığı sanılan bir Bizans kilisesi (St. George Kilisesi) var.
Ve nihayet 1489’dan itibaren Venediklilerin savunma planlarına uygun olarak düzeltilmiş ve bugünkü halini almış. 1570’te Osmanlıya savaşsız teslim olmuşlar. Kalenin giriş koridorunda burada ölen Osmanlı Amirali Cezayirli Sadık Paşa’nın mezarı var.






6 Mart 2008 Perşembe

Saint Hilarion Kalesi

Kalenin en tepesine çıktığınızda görünen manzara...


Kaleden bir kare.

Dağların Tepesindeki Göz...

Girne’de kalıyoruz. Arkadaşımız bir kaleden bahsediyor. ‘Çok güzel bayılacaksınız’ diyor. O gelen herkesle bir kere çıkıyormuş. Halinden belli zaten tığ gibi. Eşi hiçç gelme taraftarı değil. ‘Ben evde kalıcam hatta Çağan’ı da bana bırak’ diyor. Arda’nın tam uyku vakti. ‘Tamam’ diyorum. Girne sahilden göstermişlerdi kaleyi. Az çok tahmin ediyorum. Ama tahminlerimin ne kadar az olduğunu anlıyorum kalaye çıkınca. Kale çok yüksekte. Arabayla kalenin kapısına kadar gidiyorsunuz. Ve yukarıya çıkış başlıyor. Kelimenin tek anlamıyla yorgunluktan geberdim. Ama değdi doğrusu. Bir daha gider miyim? Hayırrrr resimlerim bana yeter, birde Girne’den görünen nefis silüeti... Aşağıda kaleyi tanıtmak için bir kaç kelam ettim. Bir de benim gibi bebekle giderseniz Kıbrıs’a bebeğinizi götürmemenizi tavsiye ederim çünkü çok serin oluyor, yollar aşınmış ve dik olduğundan onunla yukarıya kadar çıkamazsınız. Yani ben iyi ki götürmemişim.
Bu kale Kıbrıs’ın en temel kalesi. Ortaçağda inşa edilmiş. İlk ismi Dieu D’Amour ve bu adın burada yaşamış olan bir azizeye ait olduğu sanılmakta. Şu anki adını 8 y.y.’da inzivaya çekilmiş, ömrünün son yılını buarada geçirmiş ve buraya gömülmüş kutsal bir adamdan almış. Kale ada halkını Arap akımlarına karşı uyarmak ve korumak için dağların en yüksek yerlerine gözetleme için yapılan kaleler zincirinin bir halkası. Ve bence amacına kesinlikle ulaşmış bir kale.
Yazılı kaynaklara göre Aslan Yürekli Richard 1191’de adayı aldığı zaman varolduğu belirtilmekte. Kale esas olarak Lüzinyan döneminde geliştirilmiş. Ve bu kalenin Kıbrıs’taki diğer kalelerden farklı olarak hava ne kadar sıcak olursa olsun bahçesinin serin olma özellliği ve eşsiz bir manzarası var. O yüzden Lüziyanlı asiller burasını tercih ediyorlarmış. Ayrıca bir çok asil başları sıkıştığında buraya sığınıyormuş.
1489’da Venediklilerle birlikte kale boşaltılmış ve kaderine terk edilmiş.
Çok fazla trajedi ve başarının yaşandığı kaleden size bir tajedi;
14. y.y. sonlarında Kıbrıs Kralı I. Peter’in kardeşi Antakya Prensi John ailesi ile birlikte Cenevizlerden korunmak üzere St. Hilarion Kalesine yerleşmişler. John, kendisine düşman olan Kraliçe Eleanor’un yalanları sonucunda kendisine son derece sadık olan Bulgar korumalarının kendisine karşı gizli planlar yaptıklarına inanır. Buna çok kızan John, Bulgar korumalarını buradan tek tek uçuruma atar. Ve bu olayın Prens John Kulesi olarak bilinen yerde olduğu tahmin edilmektedir.
3 Bölümden oluşan kalenin zirvesi denizden 732 m yüksekliğinde ve çok güzel bir manzaraya sahip. Fakat çıkılması zorlu bir kale. Gidenlerin topuklu ayakkabı giymemelerini önemle duyururum. Ayrıca St. Hilarion Kalesi ekolojik açıdan da koruma altına alınmış bir çok bitki ve ağaç türüne sahip.
Saint Hilarion Kalesinin Girne'den görünümü.

Kalenin zirvesine az kala görünenler..













Kalenin girişinde Girne sahilinin görünümü


Kalenin krokisi

Kalenin girişi



Hemen girişten çekilen kale fotoğrafı




Sizcede kulenin anlatacakları var gibi değil mi?




Kalenin kilisesi

Kalenin mutfağı

Kalenin kileri Prens John Kulesi
Ve zirve... Eşim dinleniyor...

Koruma altına alınana ağaçlardan bazıları...