20 Mayıs 2009 Çarşamba

Safranbolu

Nihayet Safranbolu'ya tekrar gidebildim. Nihayet diyorum çünkü Safranbolu'ya gittiğimde sene 2004 idi. Yani tam 5 sene sonra erdim muradıma. İlk gittiğimde ne yazık ki hiç bir yeri gezememiştim. Karadeniz turumuzun sonunda gece vardığımız Safranbolu'dan sabahın erken saatlerinde ayrılmak zorunda kalmıştık. Ve sadece kahvaltı edip uyuduğum Safranbolu'ya hayran kalmıştım. Şimdi doyasıya gezdim. Zaten siz de göreceksiniz bunu. Elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. Gerçi daha çok bilgi var yazmam gereken ama bu bir başlangıç olsun. Sonradan yazmaya çalışacağım herşeyi. Eeee insan hafızası unutuyor, yazmak lazım... Başlıyorum. İşte benim gözümden Safranbolu karşınızda....
Önce biraz bilgi vermekte fayda var. Zaten lafada hep böyle başlanır ya. Safranbolu bir İyon prensesi tarafından kurulmuş. Kadın elinin değdiği belli yani. Karabük’ün en büyük ilçesi ve merkezin sadece 9 km uzağında. Ne zaman Karabük'ten çıkıp Safranbolu'ya girdiğinizi anlamıyorsunuz adeta birleşmiş gibiler. Ankara ile uzaklık mesafesi 230 km. Ankara’dan çıkınca 2-2,5 saat sonra Safranbolu’dasınız. Hatta oğlunuzla birlikte trenlerle yarışırken zamanın nasıl geçtiğini bile anlamıyorsunuz...
Eski çağlarda Homeros’un İlyada destanında geçen Paflagonya bölgesinde yer alıyor.. Bilinen en eski tarihi MÖ 3000 yılına kadar uzanıyor . Bir çok uygarlığın egemenliği altına girmiş. Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar, Romalılar, Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve en son Osmanlı İmparatorluğu. Eee bu kadar medeniyete tanıklık etmiş yerin kültürel zenginliği de fazla oluyor haliyle...
Safranbolu 1994’ten beri Türkiye’de yer alan ve “Dünya Miras Listesi”nde yer alan 9 kültürel varlıktan biri ve en iyi korunanı. Bunu için buraya “korumanın başkenti” ünvanı verilmiş. (www.whc.unesco.org)
19.yy sonralarına doğru şehrin nüfusu yaklaşık 7500. 1923’de Yunan ortadoks nüfusunun 1923 mübadelesiyle Yunanistan’a göç etmenin sonunda nüfus 500’e düşmüş ve 1940’lara kadar böyle kalmış. 1940’lardan sonra 20.000’ çıkmıştır. 2007 sayımına göre ise 50.000 civarında.
Safranbolu, Osmanlı zamanında bir sürgün yeriymiş. Zaten gelişimini ve bu kadar güzel konaklara sahip oluşunu da buna borçlu. Eski zamanlardan beri okuma oranı çok fazla olan bir yer Safranbolu. Yörede yaşayanlar eğitime çok önem veriyorlarmış. Havasından mıdır suyundan mıdır bilinmez yerli halkın genelde iki çocuğu varmış ve bunlardan biri kız diğeri erkek olurmuş. Nedenini bilmeselerde böyle olmayan aile sayısı çok azmış. Yerli halk çok zenginmiş ve hala da zenginliklerini koruyorlarmış. Mirasına böyle sahip çıkan bir yörenin halkının herşeyinin kıymetini böyle çok bilmeleri garip değil değil mi? Safranbolu hakkında araştırma yaparken Atlas Dergisi'nden İbrahim Canpulat'ın bir yazısına rastladım. Kullandığı bir cümle çok hoşuma gitti. Şöyle diyordu yazısında; "Safranbolu'nun geçmişi geleceği haline geldi." Ne kadar güzel bir tanımlama değil mi?
Safranbolu'yu anlatmaya yazımın kalanında devam edeceğim ama önce size kaldığım yer olan Cinci Han'dan bahsetmek istiyorum. Şanslı bir insanım ki gezilerde kaldığım yerlerden çok memnun olarak ayrılıyorum. Buradan da öyle ayrıldım. Hatta bütün grup aynı fikirdeydik. Yalnızca bir öneri olarak söyleyebiliceğim şey Develik Restaurant'ta yediğimiz akşam yemeği üzerine olabilir. O da yemeklerinin daha yöresel olması ve o kadar yüksek sesle müzik dinletisinin olmaması hakkında. Yemeklerinin lezzeti hakkında bir şey söylemeyeceğim çok güzeldi ama gittiğim yerlerde daha çok yöresel şeyleri yemeği tercih ediyorum. Ve o eski deve ahırında yaratılan otantik ortamda bunları yemek çok hoşuma giderdi doğrusu. Ve müzik çok yüksekti. Neyse devam edelim.
Cinci Han; Sultan Deli İbrahim’in danışmanlığına kadar yükselen ve Kazaskerlikte yapan asıl adı Karabaşzade Hüseyin Efendi olan ama Cinci Hoca olarak bilinen kişi tarafından 1645 yılında yaptırılmış. Cinci Hoca, konuşarak Deli İbrahim’i telkin ediyor ve rahatlatıyor. Bunun üzerine padişah dile benden ne dilersen diyor ve Cinci Hoca’da bunu hanı ve hamamı istiyor. Mimarının kim olduğu kesin olarak bilinmiyormuş fakat dönemin başmimarlarından olan Koca Mimar Kasım Ağa tarafından yapıldğı tahmin ediliyormuş. Hanın inşatıyla ilgili hiçbir doküman bulunamamış. Uzun bir süre kervansaray olarak kullanılan han daha sonra 20.yy. başlarından itibaren depo olarak kullanılmış. Cinci Hoca’nın ilk evi kaleye çok yakın bir yerde. Bugün hala okul olarak kullanılıyor. Cinci Han’ın 2 katı, 22 standart odası,2 suit ve 1 Han Ağası Odası var. Cinci hamamı (yeni hamam) kadın ve erkeklere ait iki bölümden oluşur. Halen çalışır durumdadır


İbrahim Canpulat yazısında Cinci Hanı şöyle anlatmış; " Bilen bilir, dönem Padişah Deli İbrahim dönemidir ve kendisi bir veliahda sahip olamayacak kadar güçten kuvvetten düşmüştür. Derdine derman bulan kişi, Cinci Hoca olarak tanıdığımız Safranbolulu Karabaşzade Hüseyin Efendi'dir. Padişahla arasında oluşan kankalık ilişkisi onu tüm kadıların kadısı Anadolu Kazaskerliği makamına taşır. Bu arada büyük bir dünyalık yapar. Biraz da servetini gözden ıraklaştırmak amacıyla olsa gerek, Safranbolu'yu prestij yapılarıyla donatır." Cinci Hoca'yla ilgili pek çok rivayet var. Hangisi doğrudur bilinmez ama Safranbolu'ya bıraktığı eserlerin güzelliği tartışılmaz.




Küçük kapının ne işe yaradığını siz de bizim gibi merak ettiniz mi? Hatta bizim rehberimize ilk sorduğumuz soru buydu. Küçük kapı; handa bir hırsızlık olduğunda kullanıyormuş. Hırsızın bulunması için diğer kapı kapanıyormuş ve herkesin eşyaları tek tek aranarak bu küçük kapıdan dışarıya çıkarılıyormuş. Ne güzel bir uygulama değil mi?



Odaların hepsinin üzerinde ayrı bir ad var. Bunlar Safranbolu'nun yerli ve köklü ailelerinin adlarıymış.

301 nolu oda 'Han Ağası Odası'. Burası diğer odalardan daha farklıymış. Tabi bu durumda ödediğiniz parada farklılaşıyor. Daha fazla para ödüyorsunuz ama ekstra hizmetleri varmış.




Cinci Han'ın en tepesine çıktığınızda gödüğünüz manzara.








Yine otel haline getirilmiş olan eski bir konak. "Hatice Hanım Konağı"


Paşa Mustafa Konağı'nın soldaki penceresinin bulunduğu oda da biz ilk geldiğimizde kalmıştık. Tabi o zamanlar otel falan değildi. Sahiplerinin kiralanamsı için bıraktıkları bir konaktı. Tam bir Safranbolu evinde kalmıştık anlayacağınız. Cinci Han'ın arkasının tam karşısında yer alıyor. Şimdilerde otel olmuş. 5 sene sonra oranın tam karşısında kalacağım kimin aklına gelirdi ki....

Dar Safranbolu sokakları...


Bildiğimiz Türk Lokumu aslında Safranbolu lokumuymuş. Orijinali sade yapılanıymış ama şimdi en çok tutulanı hemen hemen herkesin sevdiği çifte kavrulmuş olanı. Safranlı olanı da yapılıyor hatta çok güzel denemenizi şiddetle tavsiye ederim. Lokumculuk burada bir kaç nesildir devam eden bir meslekmiş. Ve halihazırda imalat yapan lokumcular hep bu işleri babalarından ve dedelerinden... devir almışlar. E haliyle artık bu işte ustalar. Aşağıda bir lokum imalathanesinden bir fotoğraf görmektesiniz.






Yemeniciler Arastası
Köprülü Mehmet Paşa Camisine birişik 48 ahşapdükkandan oluşan ve yemeni denilen ayakkabının yapıldığı eski lonca çarşısı




Önemli Osmanlı yapıtlarından olan ve 1622’de yaptırılan Köprülü Mehmet Paşa Cami’sine çarşı içinden büyük kemerli bir kapıyla geçiliyor. 3. Selim’in Sadrazamı İzzet Mehmet Paşa sadrazam olmadan önce bir dönem Safranbolu’da ikamete tabi tutulmuştur. 1796’da yaptırdığı ve kendi adını taşıyan cami 1902/1903 tarihinde onarılmıştır. Cami tümüyle kesme taştandır. Tüm kubbeleri kurşunla kaplıdır. Böylece diğer camilerden ayrılır. 18.yy’da Anadolu’da batı etkilerini yansıtan bir örnek olması açısından dikkati çeken bir eserdir. Safranbolu’nun en büyük camisidir. Kubbesi miğfer şeklindedir.

Yine İbrahim Canpulat'ın yazısında Köprülü Mehmet Paşa Camii şöyle anlatılır; " Safranbolu'ya gelip gelmediği bugün bile tartışma konusu olan Sadrazam Köprülü de onu (Cinci Hoca'yı) izler ve bir camii,yanında bir medrese ve akareti olarak bir arasta yaptırır."



Güneş saatinin mermeri ağaç dallarının düşüp onu kırmasından dolayı orjinaline uygun olarak değiştirilmiş. Geri kalan herşey bire bir orjinal. Ve bir daha ağaç dallarının onu kırmaması için koruma altına alınmış. Basit tip yatay güneş saatleri sınıfından. Sabah 06:40, akşam 17:20 arasındaki zamanı metal plakanın gölgesine göre gösteriyor. 19.yy ortalarında yapıldığı sanılıyor.


Tipik bir Safranbolu evi.... Kaymakamlar Evi'ne giderken.

Hiç yorum yok: