20 Mayıs 2009 Çarşamba

Safranbolu

Ahşap evlerin depreme dayanıklılığı daha fazladır. Ahşap ve geniş evlerde dahaz az psikolojik rahatsızlıklar geçirildiği kanıtlanmıştır.




Bazı evlerin içinde sayıları az da olsa havuz var. Evin içinde havuz olmasının için farklı nedenleri varmış. Tabi ki konaklara güzellik ve estetik katmasının dışında evler ahşap olduğundan dolayı çıkabilecek yangına karşı bir önlem olarak kullanılıyormuş. Havuzlu Asmazlar Konağı’nın içinde de bir havuz var. Eskiden bu konakta bulunan bu havuzlu oda da devlet adamları oturup önemli meseleri konuşurlarmış. Havuzun çeşmesi açıldığında karşı taraftakiler birbirlerinin sesini duyamazlarmış. Bir konuşma yapılacağı zaman çeşme kapatılırmış böylece oda da akustik sağlanırmış ve ses daha iyi duyulurmuş. Havuzlar aynı zamanda serinlik vermesi içinde kullanılırmış.

Camikebir mahallesindeki Eski Cami (Gazi Süleyman Paşa Camii) 14.yy’da Candaroğulları döneminde kiliseden camiye dönüştürülmüştür.
Eski Hamam 1322’den sonra inşa edilmiştir.



Kanalizasyon çok gelişmiş o dönemlerde. Zaten çevreye çok önem veriyorlarmış. Elleriyle açtıkları kanalizasyon giderleri bugün hala işlevsel durumda ve kullanılıyor.


Safranbolu’da komşuya ve çevreye saygı esastır. Bunu evlerin konumlandırılış biçiminde de görüyoruz. Kaleiçi ve çevresiyle, üçdere vadisinin yamaçlarına yayılan bu evler birbirinin görünümünü bozmayacak şekilde yerleştirilmiştir. Dar kıvrımlı sokakları vardır. Evlerin alt katları küçüktür. Eli böğründe denilen çıkıntılan kullanılarak yukarı katta evler geniştilmişitir. Kullanılan bu “eli böğründeler” eve estetik bir güzellik katmıştır. Evlerin girişlerinin ve altkatlarının dar olmasının bir sebebi de sokaklardan geçen hayvan sürülerinin rahat rahat geçebilmeliymiş. Aynı zamanda evlerin köşeleride komşuları rahatsız etmesin diye ve aynı zamanda da estetik bir görünüm kazansın diye yontulmuştur.



Evlerin köşeleri.


Bu şekil 'hayat ağacı' anlamına geliyor.
Bu çeşmenin özelliği aynısından evin içinde de olmasıymış.Aşağıda gördüğünüz gider yeri ise içerdeki suyu dışarıya taşımak içinmiş.

Bu kafesli pencereden eve kimin geldiği kontrol edilirmiş. Yani günümüzde kullanılan magafon işlevini görüyormuş.

Osmanlı'dan kalan bir çeşme..






İzzet Mehmet Paşa Camii
Sadrazam İzzet Paşa2nın 1796 yılında yaptırdığı cami, minaresi, çinlo kaplı kubbesi ve iç süslemeleriyle küçük bir Nuruosmaniye Camisi gibidir. Avlusu ve minaresi alrından geçen dere üzerindeki kemerler üzerine oturuyor ve bu tüneller görülebiliyor










Bakırcılar Çarşısı

Çalışan bakırcı ustası...

Kapı tokmakları kullanım amaçlarına göre şekillenmişlerdir. Ev sahibinin varlığı hakkında da bir gösterge olmuştur. Selçuklu ve Osmanlı demir işçiliğinin çok güzel örnekleriyle doludur. Konak ve evlerin kapıarında çoğu kez iki türlü tokmak bulunuyor. Bunlardan tok ses çıkaran büyük olanını beyler kullanıyor. Dışarıdan gelenin erkek olduğunu haber vererek içerdeki hanımların toparlanmaları içinikaz niteliği taşıyor. Çalınan küçük tokmaksa gelenin bir kadın olduğunu haber veriyor ve erkeklerin avluyu boşaltmalarını sağlıyor. Çocuklar için bile bir tokmak bulunuyor.

Safranboludan çıkan diğer deyimleri yeri gelmişken yazayım istedi. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” yine Safranbolu’da hayat bulmuştur. Safranbolu’da demirciler ve bakırcılar çarşısı yanyana kurulmuştur. Demircilerin çıkardığı külleri bakırcılar, bakırlarını parlatmak için kullanıyorlar. Bu yüzden de komşu komşunun külüne muhtaçtır deniyor.
Aslında yazıp yazmamakta çok düşündüğüm bir deyim bu ama benim gibi meraklı olanlar için yazayım dedim. “Tabakhaneye b….. yetiştirmek” deyimi yine Safranboluludur. Bebek kakaları eski zamanlarda derileri yumuşatmak amacıyla kullanılıyormuş. Bu yüzden bebekler kaka yapar yapmaz hemen tabakhaneye götürülmeleri gerekiyormuş. Bu deyim de buradan geliyormuş.
“Pabucu dama atılmak” da buralı. Lonca siteminde kurallar çok güzel işliyormuş. Cezalar ağır ve hemen yerine getiriyormuş. Herkeste bunlara uyuyormuş tabi. Bozuk deriden, kötü ayakkabı yapanların yaptıkları pabuçlar dama atılırmış. Şimdilerde biraz farklı bir anlamla kullanılsada bu deyimin çıkış noktası burasıymış.

Demirciler Çarşısı
İzzet Mehmet Paşa Camisi altından geçen Akçasu deresinin iki yakasına kurulan çaşı sıcak,soğuk demircilik el sanatlarının üretildiği ve yaşayan tek lonca çarşısı.

Safranbolu’dan geçen belli başlı akarsular Araç Çayı, Soğanlı Çayı ve Ovacuma Deresidir. Bunların dışında çoğu büyük kanyon oluşturan ancak az su miktarına sahip derecikler vardır. Jeolojik yönden oluşumu ilginçtir. Derin ve uzun kanyonların yanında büyük mağaralar vardır. Şehir merkezi ilginç bir jeolojik yapının üzerine kurulmuştur. Tokatlı (Gümüş),Akçasu ve Bulak dereleri 3 ayrı kanyon yaparak şehirden geçer. Daha sonra Araç Çayı’na karışırlar. Çarşıda bu kanyonların dar kesimleri üzerinde kurulmuş yapılar görmek mümkün

Kanyondan bir görüntü... Bakırcılar Çarşısında bulunan dükkanların arkaları...

Evin tam köşesine,kuşun olduğu yerin altına bakarsanız belli belirsiz geyik boynuzlarını görürsünüz. Geyik boynuzları uğur getirisin diye çatıların tam köşelerine konulurmuş. Bu aynı zamanda burada iyi bir avcının oturduğunun göstergesiymiş.

Müzede bulunan geyik boynuzları.

Hiç yorum yok: